Canetti ve Körleşme



Şizofren nedir, ne kadar gerçekliği algılayabilir ya da daha da önemlisi sanrılarının ne kadarını gerçekle örtüştürür bilinmez ama, Elias Canetti’nin giyindiği şizofreni insanı dehşete düşürecek boyutlarda… Kitap’ta ve kitaplarda da olduğu gibi, sağlıklı bir insan, bir şizofrenin beynini ancak yazıldığı hatta tahmin ve sınırlı bilgiler doğrultusunda yazılanlarla tanıdığı gerçeğini göz önünde bulundurursak, Elias Canetti’nin sergilediği şizofreninin mübalağa mı yoksa anlatılabileceklerin asgarisi mi olduğunu asla bilemeyeceğiz. Sözgelimi, okuyucu kitabın sonuna gelmeden başını ve ortasını anlayamazken sona gelindiğinde de şöyle bir soru çıkıyor ortaya: “Aslında hayal olan şahsın en gizli plânları da mı hayaldi? Yani bir hayalete hayal kurduracak bir zihinsel işleyişin gerçekliğinden mi söz etmeye çalışıyor Canetti?” Bu doğruysa, bize göre mümkün olmayan her şeyi gerçeklik dairesinin dışına itebilme özgürlüğüne sahip olmadığımız sonucunu istemeyerek de olsa çıkarıyoruz sayfaların arasından. Şöyle ki, sağlıklı bir insana göre evin içinde olmayan bir kadının ayak seslerini duymak ne derece olağan dışıysa, Profesör Kien’e göre o olmayan kadınla evlenmek hatta kadının ne düşündüğünü kestirebilmek ya da bazen kestirememek ama sonuçta hayaleti düşündürmek o denli mümkün ve daha tuhafı normaldir. O halde hangisi gerçek? Normal olan hayal görmekten delice korkmak mı yoksa Profesör Kien’in duyduğu gibi hayaletin plânlarını anlayamamaktan korkmak mı? Hangisi gerçek? Körleşme’de belki bir çoğumuz hayatlarımızda ilk defa şunu anlayacağız ki, salt gerçeklik yoktur. Klâsik tanıma göre görmek; göze yansıyan şekillerin beyin tarafından tanımlanmasıdır. Yani beynin tanımladığı ve yorumladığı şey görünen diğer bir deyişle var olan şeydir. O halde şizofren bir beynin yorumladığı o kadın bize göre yok iken Profesör Kien’e göre vardır. Peki hangisinin gerçek olduğunu kim söyleyebilir? Profesör Kien’e o kadının aslında şizofren beyninden çıkan bir kurgu olduğunu kim ispatlayabilir? Kendinizi hayatınıza yeni bir insan girmiş olarak hayal edin. Belki yıllardır beklediğiniz prens belki de hep düşlediğiniz zarif prenses. Kalbiniz çatlarcasına mutlu olduğunuzu, sevdiğinizi ve sevildiğinizi de düşünün. An gelip birilerinin o prensesin/prensesin aslında var olmadığını, sizin sanrılarınızdan ibaret olduğunu yani bir hayalet olduğunu anlatmaya çalıştıkları zamana kadar. İşte bu nokta delirmekle inkarın arasındaki ince ve keskin çizgidir. O zaman sevgilinizin hiç var olmadığına inanıp bunalım ve kayboluşa saplanmakla size sözde gerçeği anlatmaya çalışanları yalancılıkla itham edip hayallerinizle mutluluğunuza devam etmek arasında tercih yapmak zamanıdır. Ve tahminimce tüm şizofreniler böylesi bir tercihle başlamıştır. Ama diyorum ya, o prensin/prensesin gerçekten var olmadığını kim ispatlayabilmiştir? Evet...Gerçekten böyle bir kitap yoktur. Edebiyatın bu kadar güçlü ve sürükleyeci kullanıldığı , Roman ile Araştırma , Felsefe , Edebiyat ve tüm dokunaklı gerçekleri bir arada barındıran Nobel Ödüllü Büyük Yazar Elias Canetti'nin Körleşme kitabı , defalarca okunacak kalitede ve lezzette...Nasıl böyle bir kitap yazılır , nasıl olaylar bu derece kurgulanır ve bir normal adam'ın nasıl giderek körleştiği bu derece güzel anlatılır...Canetti , hiç şüphesiz ki edebiyat dünyasında ve yaptığı araştırmalarla gelmiş geçmiş en önemli ve iyi yazarlardan biri olmuştur. Körleşme ise onun baş yapıtlarından ve gelmiş geçmiş en iyi kitaplar arasında adını almıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

saçlar süper :)

Yorum Gönder