Psikolojik Gerilim : Kiracı
Ünlü Polonya asıllı Fransız Yönetmen Roman Polanski'nin 1976 senesinde çekmiş olduğu başarılı bir gerilim filmidir. Bu film , izlenildiğinde , hiç bir korku , ya da gerilim unsuru içermeyen bir film olarak gözükebilir. Oysa filmin 1. çeyreği , yani ilk 1 saati , sizleri uyutuyor gibi gelebilir. Bu da filmin ağır bir dram olması , ama bu ağır dramlığın içinde , adamın , kendi hayatı yavaş yavaş , derinlemesine , kimi zaman sıkıcı , kimi zaman düşündüren ve akılcı bir akış içerisinde gelişmekte olan olaylar... Ünlü Yönetmen , kariyerinde oyunculuk da yapmıştır , hala da devam ediyor. Polanski , bu filminde de başrol de . Kadın oyuncu ise İsabelle Adjani. Onu tanımayanlar olabilir , Adjani , fransız sinemasının güzel oyuncularından biridir. Oyunculuğundan çok güzelliğiyle ön plana çıkmış bir isimdir.
Burada ki konu , Polanski bir binaya taşınır. Fakat taşındığı bina ve daire daha önceden lanetlenmiş , oturan kişi de intihar etmiştir. Kim oturduysa bir şey olmuştur. Bunu duyan Polanski aldırış etmeden evinde oturmaya çalışır ama ev sahibi , ve binadaki tuhaf komşular giderek tuhaflıklarını ortaya çıkaracaklardır. Psikoloji açısından , görünürde bir şey varmış gibi gözükmeyecek , ve hatta komşuların hiç bir şey yapmıyormuşçasına gibi yansıtılacaktır. Filmin büyüklüğüde zaten burada ortaya çıkıyor , ve kafa karıştırıp , kimin kötü olduğunu bir bulmaca gibi düşünmeye başlıyorsunuz. Adamın giderek kendi kendine delirmesi mi , yoksa birilerinin onu delirtmesi mi , ya da bu adam daha önceden delirmiş mi gibi sorulara yanıt arıyorsunuz...
Kiracı , tam bir psikolojik gerilim türüne en iyi örnektir. Bu film , aynı zamanda kimi güçlerin , film de komşuların şeytan gibi güçlere sahip olduğu , hepsinin lanetli olduğu gibi gösterilmesi , ve daha önceden intihar etmiş olan kadının , Polanski'yi bir kadına dönüştürme çabası ve giderek kendini kadın kılığına sokması , tüyler ürperten bir şekilde anlatılmaktadır. Evin de rahat edemeyince , kız arkadaşının , Adjani'nin evine gider ve yalnızlığını orada öldürür. Ama çok geçmeden Adjani'nin de iyi olmadığını , ve onun da bu işin bir parçası olduğu ve şeytan olduğunu anlayacaktır. Söylemiş olduğum gibi , ilk 1 saati ağır geçen ama hep bir gizem olan ve sizleri düşündüren , çok iyi bir film. Sinema Tarihinin yapılmış olan en iyi gerilim filmlerinden biri olarak yer almış olan bu yapıt , psikolojinin ağır bastığı , bir adamı delirtme olarak da nitelendirebilecek unsurları içermektedir. Ve bu adamın hayat ve güçler karşısında ki amansız mücadelesi ama sonnuda gücü kalmayıp , yenilmesi ve kötülerin kaçınılmaz zaferi...Müthiş bir final ve son...Kadın kılığında Polanski camdan aşşağı atlar ama bir şey olmaz. Bu da yetmezmiş gibi , yara, kan içinde tekrardan yukarı çıkıp aynı yerden atlar , çünkü ölmek , kurtulmak ve kaçmak istemektedir. Ve sonunda gizli güçlerden kurtulmuş ,ve yine kötülerin dediği olmuştur. Lanetli bina , bir kez daha lanetini ortaya koymuştur.
Film boyunca görülen bir not ise , Polanski'nin karşı camında gördüğü tuhaf gelişmeler. Hemen hemen her gece , karşı cam da , tuvalet gibi küçük bir oda da , farklı türde insanları hareketsiz bir şekilde saatlerce dikilerek görür. Bu da , bizleri düşündürürken , ölmüş olan ölülerin ona gözükmesi gibi çözümlenebilir. Yani , başına gelecek felaketleri önceden uyarı anlamında karşısına çıkmış ve burada da Yönetmen Polanski çok başarılı bir iş yapmıştır. Bu hareket hem filmin içinde kendisine , hem de seyirciye bir uyarıdır. Bir şeylerin olacağı kaçınılmazdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder